19 Kasım 2014 Çarşamba

Cevaplaması zor sorular

Ege, gerçekten de çok büyüdü ve her çocuğun belli dönemde sorduğu ve ebeveynlerin cevaplamakta zorlandığı sorulara sıra geldi.
Geçen yıl babam vefat ettiğinden beri sık sık ölümle ilgili sorular soruyordu.
Genelde soru aynıydı: "Dedem neden öldü?"
Cevabı da olabildiğince basit anlatıyordum:
" İnsanlar, doğar, büyür, yaşar ve yaşlanıp ölürler" diye.
Ancak bu açıklama bir süre sonra şu soruya neden oldu, bu soru da babamın çok yaşlı olmamasında dolayı yöneltiliyordu.
" Ama dedem yaşlı değildi"
Cevabı yine basitti:
" Çok sigara içti, o da dedenin hasta yaptı ve onun için öldü"
Bir sene bu soru cevap ara ara devam etti.
Taa ki geçen sabahki daha zor soruya gelene kadar.
" Anne, insanlar ölünce nereye gider?"
O anda bir cevap bulamadım, eşime baktım. O, duymamazlıktan geliyor gibiydi. Bir anda cevap verdi
"Cennet'e giderler oğlum"
Ege'den daha zor soru:
"Ama ölenler yürüyemezler ki nasıl gidecekler, hem kumun altına gömülüler"
Buyrun cevap verin şimdi....

18 Kasım 2014 Salı

Özür dileme

Havalar iyice serinledi, artık yağmurlar da başladı. Oğlum Ege'nin ayakkabıları ve botları küçük gelmeye başlamıştı. Bu hafta sonu Pazar günü, alışverişe gitmeye karar verdik. Alışverişimizi yaptık, bu arada açık hava bir yerdeydik ve hava yağmurluydu. Kapalı alana geçip, yemeklerimizi yedik.
Yemek alanından kızım Ada ile ben önce çıktık. Bu arada bir bey kapıyı bana tuttu ama Ada arkamda kaldı. Kapıyı tutan kişiye teşekkür ettim ama bu arada Ada'nın ağladığını duydum. Arkamı dönüp baktığımda Ada'nın arkadında 5-6 kişinin olduğunu ve bunlardan birinin Ada'nın ayağına basıp ayakkabısını çıkardığını anladım. Ada ise bu kalabalık grubun arasında eğilmiş ayakkabısını almaya çalışıyordu. Yerler ıslak olduğu için Ada'yı hemen kucağıma aldım. Ama bu kalabalık insan grubu durmaya niyetli değildi ve en sonunda" durun!" diye bağırmak zorunda kaldım. Bir anda durdular, ayakkabıyı aldım ve söylenmeye başladım. Gerçi, ben kendi dilimde söylendiğim ve Macarcam söylenecek kadar ilerlemediği için ne dediğimi anlamadılar ama kızgın olduğumun farkındaydılar. Ada da bu arada " ya ayağım ıslansaydı, daha kötü olurdu" diye ağlamaya devam ediyordu.
Daha sonra eşim ve Ege de geldi ve sinirli bir şekilde arabaya bindik. Yolda Ege, bana sorular sormaya başladı bu olay hakkında. Ben de anlattım. Arkasından bana şöyle bir soru sordu, "peki sen şimdi onlara kızdın, ceza verecek misin? " "Hayır" dedim. Bu sefer daha da şaşırdı " ama neden ceza almıyorlar, hem yanlış bir şey yaptılar hem de özür dilemediler". O zaman ne kadar doğru bir şey söylediğini anladım. Biraz sonra bir şey daha sordu, " peki polise söylesek, polis ceza verse?" 
Verecek hiç bir cevabım yoktu. Özür dilemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışırken, karşımıza bu kadar saygısız insanlar çıktıkça, verdiğim emek boşa gidiyor. Ama biz biz olalım, pes etmeyelim ve özür dilemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya devam edelim. 
Not: Ege, polis çağırmaktan bahsettiğinde aklıma geçenlerde sosyal medyada dolaşan bir video geldi. Ege, bunu seyretmemişti ama aynen oğlumun dediği gibi bir cezası vardı yapılan hatanın. 

www.vimeo.com adresinde "Dad teaches daughter to apologise" adıyla aratırsanız bu anlamlı videoyu bulabilirsiniz.

Saygılı günler dilerim.....