31 Ocak 2017 Salı

Tuna'dan geçen buz kütleleri

Bu sene olağanüstü bir kış geçirdiğimizi düşünüyorum. Ben İzmir'liyim ve İzmir'e bile kar yağdı artık ölsem de gam yemem. Aman aman ölmeyeyim yine de....
Ama ya Budapeşte'de neler oluyor? Hayatımda hiç buz kütleleri görmemiştim suyun üzerinde giden ama onu da görmek nasip oldu. 3 hafta önce hani şu İstanbul'u felç eden karın yağdığı hafta var ya, işte tam o hafta Budapeşte -20 dereceyi gördü. O gün dışarı çıkıp da Tuna nehri kenarına inecek cesur insanlar oldu ve çeşitli resimler gönderdiler ve resimlerde görünen nehirin üzerinde yüzn kocaman buz dağlarıydı. Ben bir İzmirli olarak dışarı çıkıp resim çekmek için çok daha sonrasını bekledim. Böylede havanın 0 derecelere daha yakın olduğu ve kar yağan bir günde çektim resmimi. Ama o kadar kabiliyetsizimki fotoğraf çekmekte, korkunç bir resim oldu. Ama yine de resmi koyuyorum bloğuma. Fikir verir en azından :)
Aradan 3 hafta geçti ve ne oldu derseniz hava hala sıfırın altında ve nehirimiz hala buz dağlarıyla dolu. Bundan 4 küsur sene önce buraya geldiğimde bana bir önceki yılın çok soğuk geçtiğini söylemişlerdi. Bir kere kar yağmış ve bir daha erimemiş. İşte bu sene de öyle bir sene. Bir kere kar yağdı ve hala her yer, dün yağmışçasına karlı ve buzlu. Benim ilk taşındığım geldiğim yıl da yine Budapeşte 40 yılın en fazla yağan karına maruz kalmıştı. Eğer aynı istatistikle gidersek, seneye müthiş bir kar yağışı bekliyorum.




11 Ocak 2017 Çarşamba

Budapeşte'de sağlık sistemi ve hastaneler

Bugün bir okuyucumdan aldığım mail üzerine bu konuda yazmadığımı farkettim.
Aslında yeni bir ülkeye taşınırken en önemli konulardan bir tanesi sağlık sorunlarımızı nasıl çözeceğimiz. 
Biz gelirken, ben özel sağlık sigortamız olması konusunda çok nettim, sigorta olmadan İstanbul'dan dışarı adım atmam diyordum. Oysaki eşimin şirketi, bu isteğime şaşırmıştı. Nedeni ise maalesef Budapeşte'de özel hastane olmayışı.
Budapeşte'de sağlık sistemi, Avrupa'nın batı ülkelerine göre biraz geri kalmış durumda. Macaristan'da özel hastane yok, daha doğrusu bir tane vardı ancak o da iflas etti. Ancak sanmayın ki bunun nedeni devlet hastaneleri çok iyi, bunun nedeni Macaristan'da özel sağlık sigortası kavramının olmaması. Özel sağlık sigortasını genel olarak yabancılar kullanıyorlar, yerel halk ise devlet hastanelerine gidiyor. 
Peki özel hastane yoksa nerede kullanacağız bu sigortayı diye soruyor olabilirsiniz. Özel hastaneler yerine özel klinikler var ve normal mesai saatlerinde hizmet veriyorlar. Yani cumartesi öğlene kadar açık ve pazar günü kapalı, hafta içi günlerde ise sabah 08:00 akşam 20:00 gibi bir mesaiyle çalışıyorlar. Buralarda görev yapan doktorların büyük çoğunluğu İngilizce konuşabiliyor. Yani bu durumda Macarca bilmemek ayağınıza bağ olmuyor.
Ancak acil bir durum olduğunda ne yapmalı? İşte sıkıntı burada oluyor.
Yapılacak en iyi yöntem, yaşadığınız bölgeye bağlı devlet hastanesine gitmek. Gece, acil bölümlerinde, genellikle bizim ülkemizdeki gibi sıralar olmuyor. Her hastalığın ayrı binası, her binanın da ayrı acili var. Yani çocuğunuz hastaysa, pediatri binasına gitmelisiniz. Sizinle ilgilenen hekimler de pratisyen değil, nöbetçi ve uzman hekimler.
Buraya kadar pek sorun yok gibi görünse de, sorun şurada başlıyor; doktorlar, İngilizce bilmeyebiliyor. Hadi şanslısınız İngilizce bilenine denk geldiniz, o zaman şimdi size hastanelerin genel koşullarını anlatayım.

Bir kere hastaneler, 2. Dünya Savaşı filmi çekmek için harika setler olabilirler. Gerçekten çok eski ve yıpranmış durumdalar ve maalesef hastane ekipmanları için daha iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Tuvalet gibi ihtiyaçlarınız için tuvalet kağıdı ve sabunu siz getirmelisiniz. Yatan hasta için bile bu zaruri ihtiyaçlar hastane tarafından karşılanmamakta.
Zaman zaman duyduğum ama şahit olmadığım şey ise, yine özellikle yatan hasta için, hemşirelere açıktan para vererek daha iyi hizmet alabilirmişsiniz. 
Ancak, benim tecrübelerime göre doktorlar gerçekten ilgili ve yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Tabi şöyle bir seçenek de var, durumunuz acil olabilir ve illa özel hastaneye gitmek istiyor olabilirsiniz ve mesai saati dışında olabilir. O zaman var olan bir kaç özel klinikten birini gitmeden önce telefonla arayıp, durumunuzu belirtirseniz onlar sizi yönlendirebilir. Cerrahi müdahale gerekmeyen durumda doktor kliniğe gelip sizi muayene edebilir.
Hatta bir ameliyathanesi olan klinik de var, sizin durumunuz o klinikte tedavi edilecek durumdaysa, oraya sevk edilebilirsiniz. Merak edenler için buranın adı Dr.Rose. Ancak, yine gitmeden mutlaka telefon etmelisiniz. Yoksa sizinle ilgilenecek bir doktor olmayacaktır.
Bir de şöyle bir durum var, Budapeşte'ye geldiğimde benim çok dikkatimi çekmişti, ambulans sesleri çok fazla. Eğer acile ambulansla giderseniz önceliğiniz var. Bir de durumunuz spesifik bir kliniğe gitmeyi gerektiriyor olabilir ve o anda sizin bağlı olduğunuz hastanede o bölümün doktoru olmayabilir. Bunu siz bilemeyeceğiniz için en iyisi ambulansı aramak. Tabi burada da Macarca bilmemek bir diğer sıkıntı.
Sizinle başımdan geçen olayı paylaşayım. Kızım, okulda bir kaza geçirdi, cuma günü ve saat 3 civarında özel kliniğe götürdüm. Kızımın yüzüne tahtrevalli çarpmış. Yüzü gözü morarmış ve şişmişti. Çocuk travmatolojisine gitmesi gerekiyordu. Klinikte bu bölüm yoktu ve hemşireler hastaneleri aramaya başladılar. Bağlı olduğumuz hastanede o gün çocuk travmatolojisi uzmanı yokmuş. Bir saatlik telefon trafiğinden sonra evimizden epey uzakta olan bir hastaneye gönderildik ve acil durum olmasına rağmen kontrol hastalarıyla beraber yaklaşık 2 saat sıra bekledik. İşte, bu kötü tecrübeden sonra öğrendik ki böyle bir durumda mutlaka ambulansla hastaneye ulaşmalıymışız.
Budapeşte'de sağlık sistemi sıkıntılı ama yine de güzel bir şehir. Umarım bu konuda da geliştirecekler kendilerini.
Sağlıklı günler.

4 Ocak 2017 Çarşamba

Rahat bırakın çocukları

Bir kaç gün önce www.blogcuanne.com adresinde bizimle tecrübelerini paylaşan Blogcu Anne'nin bir yazısını okudum. Yazısında başkalarının çocuklarına karışan "tecrübeli" annelerin, teyzelerin tutumlarını ve anneler üzerindeki baskıyı çok güzel anlatmış.
İnanın bu baskı bütün annelerin üzerinde var. Ege, Budapeşte'de okula başladığında daha 3 yaşındaydı. Daha önce Türkiye'de anaokuluna gitmişti. İyi kötü okullar hakkında fikrim vardı ya da ben öyle olduğunu sanıyordum. Türkiye'deki kreşe giderken pijaması, diş fırçası, yedek tonlarca kıyafeti vardı. Hiç bir zaman üstü kirli, ıslak vs. gelmedi eve.
Budapeşte'de okul kaydını yaptırdıktan sonra, Ege'yi okula götürdüm ki bir aşinalığı olsun istedim. Sınıfa girerken ayakkabılarımı çıkarmak istedim, öğretmenler bana uzaylı gibi baktı, öğle uykusu için pijama gerekip gerekmediğini sorduğumda okul formasıyla uyuyacak zaten çok rahat kıyafetleri var cevabını verdiler. Peki diş fırçası dedim, çok fazla karışıklık oluyor tuvalette, o yüzden kullanmıyoruz dediler. Şunu açıklamalıyım, okulu ben daha önce ziyaret etmemiştim. Eşim gelip kaydını yaptırıp, geri dönmüştü. Yani bu detayları bilmiyorduk. Her neyse zaten geri dönüş yoktu.
Ege, okula başladığında Ocak ayıydı ve oldukça soğuk bir dönemdi. Sürekli kar yağıyordu. Ege, okuldan zaman zaman üstü ıslanmış geliyordu. Hatta bazen çorapları dahi ıslak oluyordu. Hatta bir gün üzeri tamamen puding lekesi olmuştu ve o gün, o kirli t-shirtle uyumuştu. Bunlar olurken ben deliriyordum. Nasıl olur da bu kadar ilgisiz olurlar diye.
Bu arada kızım da sık sık hasta oluyordu. Bana onu sürekli dışarı çıkarmamı söylüyorlardı. Ama dışarısı -7 derdeyken nasıl çıkarayım, zaten hasta diye düşünüyordum. Sonra farkettim ki herkes çocuğunu dışarıda uyutuyordu. Hatta balkonda öğle uykusuna yatıran vardı.
Gel zaman, git zaman bahar geldi. Bir gün bir arkadaşımla bir pastaneye gittik. Bahçesinde otururken ayaklarımın altında gezen bir şey hissettim. Kedi zannettim, eğilip baktığımda ayağımın altında bir bebek olduğunu gördüm. Evet, evet bildiğiniz bebek masanın altında emekliyordu. Annesiyle göz göze geldik, bana gülümsedi. Bahçenin her yeri çakıl taşlıydı ve benim aklım çıkıyordu bebek ağzına taş atacak diye ama annesi gayet sakin gözüküyordu.
Özetle, ne Ege hasta oldu üzerine titrenmediği için -aksine kendi sorumluluğunu almayı ve üstünü değiştirmeyi öğrendi- ne kızım daha çok hastalandı sıfırın altında soğukta uyuduğu için, ne de o bebek çakıl taşı yuttu.
Biraz sakin eyy "tecrübeli"anneler. Merak etmeyin çocuklara bir şey olmuyor, yeterki azıcık anneleri rahat bırakın.
Sevgiler

3 Ocak 2017 Salı

Yeni yıl

Bu yazıyı 1 Ocak günü yazmayı düşünmüştüm hatta çok güzel düşüncelerle başlayacaktım yazıma. Ta ki eşim yanıma gelip bana Reina faciasından bahsedene kadar. Elime hemen ipad'i alıp haberlere bakmaya başladım. Ege de yanıma gelip ne okuduğuma baktı ve "neden herkesin elinde silah var" diye sordu. Nasıl açıklayabilirim ki 7 yaşında bir çocuğa eğlendikleri için insanların öldürüldüklerini. Ama maalesef olan bu. Ne acıdır ki artık ülkemizde eğlendikleri için, maç izlemeye gittikleri için, otobüs bekledikleri için ölen insanlar var. Bu ülke, maalesef 4 sene önce ayrıldığım ülke değil artık. İnsanların birbirine daha da tahammülsüz olduğu, sabrın bittiği, empatinin zaten hiç olmadığı bir Ortadoğu ülkesi olmak üzere.
Budapeşte'ye ilk geldiğim yıllarda, İstanbul tatil için oldukça popüler bir şehirdi. Budapeşte'ye uçakla sadece 2 saat kadar uzaklıkta olduğu için buradaki bir çok arkadaşım hafta sonlarını ya da tatillerini geçirmek için İstanbul'a giderlerdi. Bana da gezilecek yerleri sorarlardı. Aynı bilgiyi paylaşmaktan çok yorulduğum için bir tane format hazırlamıştım ve her İstanbul'a gidecek olan arkadaşıma o formatı gönderiyordum. İstanbul'a giden herkes büyülenmiş olarak dönüyordu. 
Maalesef şimdi ne giden var, ne de soran. Pardon soran var ama şöyle; diplomat bir arkadaşın görev yerinin İstanbul olma durumu var ve çok tedirgin. Bana bir ay önce ne yapmamı önerirsin dediğinde, onun diplomat olduğunu ve daha güvenli bir ortamda yaşayacağı için endişelenmemesini söylemiştim. Şimdi tekrar sorsa cevabım tamamen farklı olur. 
Bir yandan ülkemin özlemini çekerken bir yandan da orada olmadığım için mutlu olduğum bir ikilemi yaşıyorum. 
Şimdi yeni yılınız kutlu olsun demek istiyorum ama nasıl denir bilmiyorum. 
Sadece güvenli ve huzurlu bir yıl olmasını ve bu olayın son olmasını diliyorum. Ülkeme artık barış diliyorum.