29 Aralık 2016 Perşembe

Birden fazla dilde konuşmak

Türkiye'de yaşadığımız dönemde çocuklarımın iki dilli yetişmesi gibi bir beklentim yoktu, hatta önce anadillerini düzgün konuşsunlar, sonrası nasılsa gelir diye bakıyordum.
Budapeşte'ye taşındığımızda Ege 3,5 yaşındaydı ve okula başlayacaktı. Kızım zaten çok küçüktü. Ege, okula büyük bir heyecanla gitti. Ama ilk günkü hayal kırıklığı çok büyüktü. Eve geldi ve benim dediklerimi kimse anlamıyor dedi. Nedenini ise anlamadı. Çünkü daha önce başka bir dilde konuşulduğunu duymamış, Türkçe'den başka bir dilin olabileceğini bile düşünmemişti. Ama işte vardı ve bu gerçekle acı bir şekilde karşılaşmıştı. Buradaki daha önce bu tecrübeyi yaşamış annelere göre yeni dili öğrenmesi 4 ay civarında sürecekti ama bizde öyle olmadı. İlk 6 ay, yani okul tatile girene kadar ağzından tek bir İngilizce kelime çıkmadı. Ama okula da hep keyifle gitti, bir gün olsun ağlamadı. Okul tatile girdiğinde kısa süreliğine Hırvatistan'a tatile gittik. İşte bizim için dönüm noktası o tatil oldu. Tüm aile bireylerinin orada İngilizce konuşmasından mı etkilendi bilmiyorum, bir anda herkesle akıcı bir İngilizceyle konuşmaya başladı. Hatta 8 saat süren dönüş yolunda bizimle hiç susmadan (bizi bıktırana kadar) İngilizce konuştu. Şimdi oğlum bu okulda 5. yılında. İngilizcesi ise anadili kıvamında ama bu arada Türkçesi de değişti. Eskiden kendini çok iyi ifade ederken şu anda her iki dilde de ifadede zorlanıyor. Hele karşısında anadili İngilizce olanla, anadili Türkçe olan aynı anda onunla sohbete başladıysa konuşurken kelimeler arasında uzun süren aralar olabiliyor. Ada, böyle bir sorun yaşamadı. Her iki dili de neredeyse aynı zamanda öğrendi. Her ne kadar Türkçesi daha iyi olsa da oyun dili İngilizce. Kendi kendine oynarken İngilizce konuşuyor. Ege gibi karşısındaki İngilizce biliyor mu bilmiyor mu diye düşünmeden aklına gelen kelimelerle konuşuyor böylece daha akıcı ama her telden çalan bir dil konuşuyor.
Yapılan araştırmalara göre de birden çok dil konuşan insanların beyinleri daha hızlı çalışıyormuş. Bu yüzden de yabancı ülkede yaşamasa da, anadili dışında eğitim alması için çocuklarını yabancı okula gönderen çok sayıda veli var. Hatta öyle ki buradaki Macar arkadaşlarımdan biri -kendisi çok iyi İngilizce ve Almanca biliyor- çocuklarını İngilizce eğitim veren kreşe gönderiyor. Ama aynı zamanda kendisi de evde geceleri uykusunda -ve fırsatı varsa gündüzleri de- kulaklıkla dinleyerek Fransızca öğreniyor ve çocuklarıyla da kısa bir süre sonra Fransızca konuşmayı planlıyor. Çünkü Almanca'nın kaba bir dil olduğunu, İngilizce'yi ise zaten okulda öğrendiklerini artık sıranın Fransızca'ya geldiğini düşünüyor. Ne kadar bu konuda başarılı olur bilmiyorum ama izleyip göreceğim. Belki ben de artık Macarca öğretsem iyi olacak.


26 Aralık 2016 Pazartesi

Kıskançlık

İkinci çocuğu planlamaya, Ege'nin doğumundan hemen sonra başlamıştım. Yaş farkı az olursa kıskançlığın da az olacağını düşünmüştüm. Ege bir yaşına girdiğinde, ben Ada'ya hamileydim ve  bu tam okarak istediğim bir durumdu. Ege, yeni bebeğe çok çabuk alıştı, zaten çok uyumlu bir çocuktu, bu zorlu dönemi sayesinde çok sorunsuz atlatmıştık.
Geçen sene Ege'nin öğretmeninin de ikinci çocuğu dünyaya geldi ve çocuklarının yaş farkı az olduğu için bizim yaşadığımız tecrübeleri öğrenmek istemişti. Ona, bizim hiç sıkıntısız atlattığımı söylemiştim. Hatta bunu gururla anlatmıştım. 
Şimdiki duruma bakınca ne kadar erken konuştuğumu anlıyorum. Şu anda Ege, deliler gibi Ada'yı kıskanıyor. Hemen her sabah bir kriz yaşanıyor. Sıklıkla da nedeninin kıskançlık olduğunu söylüyor. Ada çok sevimli davranıyor, şirin şirin konuşuyor ama aslında hiç de şirin değil diyerek hissettiği duyguları açıklıyor. Aslına bakarsanız bu kadar net olarak duygularını bana dökmesini çok seviyorum ama maalesef nasıl çözeceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyerek, kardeşinin de kendisinin de çok sevimli olduğunu anlatarak idare etmeye çalışıyorum ama çok başarılı olduğum söylenemz. Henüz Ege'nin öfke krizlerini çözebilmiş değilim. 
Bu sene başlayan bu kıskançlık nöbetlerinin nedeninin Ada'nın da, Ege ile birlikte okula başlaması olduğunu düşünüyorum. Eskiden herkes Ege'yi tanırken, şimdi Ada'yı da tanıyorlar ve herkes onun ne kadar sevimli olduğundan bahsediyor. Tabiki de bu durum Ege'yi çıldırtıyor. Buna da alışacaktır diye düşünüyorum. Ama hiç kolay olmayacak.